Çoğu ototrite tarafından yüzyılın bilim adamı olarak kabul edilen teorik fizikçi Albert Einstein, 1919 yılında ünlü “genel görelilik teorisi”ni yayınladı. Çalışmaları, evrenin oluşumu ve kara delikler hakkında yeni fikirler oluşturarak; yerçekimi, zaman ve uzay hakkındaki bilgilerimizde devrim yarattı. Peki, Albert Einstein kimdir, ne zaman ve nerede doğdu, nasıl öldü? Hayatı hakkında daha fazlasını bu yazıda okuyabilirsiniz…
Albert Einstein Hakkında Özet Bilgiler
14 Mart 1879’da Almanya’da doğan Albert Einstein; uzay, zaman, madde, enerji ve yerçekimi anlayışlarını yeniden tanımlayan genel görelilik kuramlarıyla bilim dünyasında tanındı. 1921 yılında fotoelektrik etkiye getirdiği açıklama ile Nobel Fizik Ödülü’nü kazandı ve bugün bilim tarihinin en saygın isimlerinden biri oldu.
- Doğum: 14 Mart 1879, Almanya
- Evlilikleri: Mileva Maric (1903-1919), Elsa Löwenthal 1919
- Ölüm: 76 yaşında, 18 Nisan 1955, Amerika
- Nasıl Tanınır: 20.yüzyılın en ünlü fizikçilerinden biri
Çocukluk ve Gençlik Yılları
Elektrik mühendisi olan Hermann Einstein ve Pauline Koch’un en büyük çocuğu olarak dünyaya gelen Albert Einstein, dünyaya geldikten 6 hafta sonra, ailesi Almanya’nın Münih kentine taşındı. Maja isminde bir kız kardeşi vardı.
Einstein, küçük yaşlardan itibaren, müziğe büyük ilgi duydu ve piyano ile keman çalmayı öğrendi. 1887 yılında Münih’teki bir ortaokulda eğitime başladı. 17 yaşındayken, matematik ve fizik öğretmenliği diploması almak için Zürih Politeknik’e kaydoldu. Dört yıl sonra diplomasını aldı ancak öğretmen olarak iş bulamadı. Bu nedenle, 1901’de İsviçre Patent Ofisi’nde teknik asistan olarak çalışmaya başladı.
Zürih Politeknik’te okuduğu yıllarda, okul arkadaşı olan Mileva Maric ile tanıştı. Çift, 1903 yılında evlendi ve iki erkek çocukları oldu. Daha sonra, 1914 yılında ayrıldılar ve 1919 yılında resmi olarak boşandılar. Aynı yıl Einstein, ikinci eşi olan Elsa ile evlendi.
Einstein’in Çalışmaları ve Araştırmaları
1900 yılında Zürih Politeknik’teki eğitimini tamamladıktan sonra, doktora tezi için araştırmalara başladı ve 5 yıl sonra, Zürih Üniversitesi’nden doktora derecesini aldı. Aynı yıl, biri zaman ve uzay arasındaki ilişkiye dair yeni bulgular ortaya koyan özel görelilik kuramı üzerine olmak üzere 4 makale yayımlandı.
Teorik fizik alanındaki etkileyici çalışmalarını sergiledikten sonra, 908 yılında İsviçre’nin Bern kentinde, bazı Avrupa üniversiteleri tarafından verilen akademik bir unvan olan “privatdozent” unvanını aldı.
Einstein 1909’da Zürih Üniversitesi’nde profesör oldu. 1911’de Prag’daki Charles Üniversitesi’nde teorik fizik profesörü oldu. Akademik kariyeri, 1914 yılında Kaiser Wilhelm Fizik Enstitüsü’nün müdürü ve Berlin Üniversitesi’nde profesör olmasıyla daha da gelişti.
1915 yılında, uzay ve zamanın birlikte örüldüğünü ve kütleli nesneler tarafından bozulduğunu” öne süren genel görelilik teorisi üzerine çalışmasını yayınladı.
Bu teori, birçok kişi tarafından günümüz fiziğinde geliştirilen en önemli bilimsel kavram olarak kabul edilmektedir. Olağanüstü çalışmalarının bir sonucu olarak Einstein, 1921 yılında teorik fiziğe yaptığı hizmetlerden dolayı Nobel Fizik Ödülü’ne layık görüldü.
Albert Einstein Görelilik Teorisi
Einstein, 1905 yılının başında, Bern’deki İsviçre patent ofisinde memur olarak çalışıyordu. İşi ve parası yoktu. 1902’de bu işi bulduğu için minnettar oldu ve memur olmak, Einstein’a fizik düşünmek ve birkaç teori geliştirmek için zaman kazandırdı.
Sadece bir tanesi, dünyanın en önde gelen fizik dergisi Annalen der Physik’te yayınlanması büyük bir başarı olurdu. Ancak, 26 yaşındayken, 1905 yılında Einstein’ın basılı 4 tane teorisi vardı. Bu yayınlar, hem kendisi hem de bilim dünyası için her şeyi değiştirdi.
Kuantum teorisini ışığa uyguladığı fotoelektrik etki üzerine çalışması Haziran ayında yayınlanmış, bunu Temmuz ayında atomların varlığına deneysel kanıt sağlayan Brown hareketi üzerine yazdığı makalesi takip etmişti.
Ancak özel görelilik üzerine artık meşhur olan çalışması, henüz bitmemiş olmasına rağmen Eylül ayında basıldı. Uzay ve zamanla ilgili temel bulgularını, E=mc² denklemiyle teoriyi geliştiren bir makaleyle devam ettirdi.
Albert Einstein, bu 4 makalede, dönemin en önemli ve karmaşık sorularını ele aldı. “Annus Mirabilis” (mucize yıl) olarak adlandırılan yılı; uzay, zaman, kütle ve enerji kavramlarını gözden geçiren ve modern fiziğe zemin hazırlayan eşi benzeri görülmemiş bir bilimsel yaratıcılık başarısı olarak tarihe geçti.
Ancak çalışmaları, ilk başlarda çok az beğeni topladı. Gerekli takdiri görmesi için, kuantum teorisinin kurucusu fizikçi Max Planck’ın dikkatini çekmesi gerekiyordu. O andan itibaren prestiji ve kariyeri parladı. Avrupa’da akademik görevlerde bulundu ve genel görelilik kuramını oluşturdu.
Yine de, yıllar süren parlak araştırmalarına rağmen, 1921’de Einstein’ın Nobel Ödülü’nü görelilik üzerine yaptığı çalışmalar için değil, 1905’teki ilk makalesi için alması uygun görüldü.
2.Dünya Savaşında Albert Einstein
1930’ların başında Almanya’da Nazilerin yükselişi ile birlikte, Nazi partisi Almanya’daki üniversitelerde akademik pozisyonlarda görev alabilecek Yahudilerin sayısını kısıtlamaya başladı. Yahudi bir aileden gelen Einstein, zulme uğramaktan korktu.
1933 yılında Alman vatandaşlığından vazgeçerek Amerika’ya gitti ve New Jersey’deki Princeton Üniversitesi’nde profesör oldu. 1939’da İkinci Dünya Savaşı’nın patlak vermesinin ardından Einstein, Einstein, Başkan Franklin D. Roosevelt’e bir mektup yazarak Nazilerin nükleer silahlar geliştirdiğine dair korkularını dile getirdi. Başkanı, ülkeyi Nazi tehdidinden korumak için Amerika’nın kendi atom bombası araştırmalarına başlaması gerektiği konusunda uyardı.
Bu mektup, ilk nükleer silahların geliştirilmesini başlatan araştırma planı olan, fizikçi J Robert Oppenheimer liderliğinde Manhattan Projesi’nin kurulmasında etkili oldu. Amerika’nın 1945’te Hiroşima ve Nagazaki’ye atom bombası atmasının ardından Einstein, gelecekte atom bombası kullanılmasını önlemek için siyasi harekette aktif rol aldı.
1940 yılı yıllarda, Amerika’daki il hakları savunan kampanyalarda da yer aldı ve Siyahi İnsanların İlerlemesi için Ulusal Birlik’e katıldı. 1946’da Pennsylvania’daki Lincoln Üniversitesi’nde ırkçılığın “beyazların hastalığı” olduğunu belirttiği ateşli bir konuşma yaptı.
Hayatının sonraki yıllarında, teorik fizikçi olarak çalışmaya devam etti ve genel görelilik teorisini daha da geliştirdi.
Albert Einstein’ın Ölümü
17 Nisan 1955’te Einstein iç kanama geçirdi. Ancak, ameliyat olmayı reddetti. Ertesi gün New Jersey’deki Princeton Hastanesi’nde 76 yaşında öldü.
Ölümünden sadece saatler sonra Einstein’ın beyni ailesinin izni olmadan çıkarıldı ve Pennsylvania Üniversitesi’ne götürüldü.
Beyin parçalara ayrıldı, 240 parçaya bölündü ve örnekler mikroskop altında incelenmek üzere lamlara yerleştirildi. Einstein’ın oğlu Hans Albert sonunda babasının beyninin bilimsel araştırmalar için kullanılmasını kabul etti.
1999 yılında TIME Dergisi Einstein’ı ‘Yüzyılın Kişisi’ olarak seçmiştir.
Albert Einstein‘ın görelilik teorisi, 1919’da bir güneş tutulması sırasında bilim adamı Arthur Eddington’ın liderliğindeki İngiliz astronomlar tarafından doğrulandığında onu anında ünlü yaptı.
Ancak tanınmayan Einstein teorisini 1905 yılında ilk kez yayınladığında, teori ne fen bilimlerinde ne de beşeri bilimlerde neredeyse tek bir İngiliz düşünürü bile ikna edememişti.
Cambridge Üniversitesi bilim adamları, 1920’de Eddington tarafından kabul edilip lisans öğrencilerine öğretilene kadar, deneysel kanıt eksikliği nedeniyle göreliliği ya görmezden geldi, ya yeniden yorumladı ya da reddetti. Oxford Üniversitesi filozofları ise daha da sert bir tutum sergileyerek, Öklid gibi Yunan klasikleri üzerine aldıkları eğitimle çelişiyor gibi göründüğü için 1919 gibi geç bir tarihte teoriyle alay etmişlerdir.
