Pearl Harbor Saldırısı, İkinci Dünya Savaşı’nın kaderini değiştiren bir baskın olarak tarihi kayıtlara geçmiştir. Japon İmparatorluk Deniz Kuvvetleri tarafından yapılan saldırıda Oahu adasında bulunan Pasifik ve Pearl Harbor askeri üsleri sürpriz bir saldırı ile karşılaşmıştır. Bu saldırı sonrasında savaş artık resmen bir dünya savaşı halini almıştır. ABD’li birliklere saldırının düzenlenmesinin ardından savaşa ABD de dahil olmuştur.
Peki bu bu saldırı neden tüm savaşın kaderini etkileyen olaylardan biri olmuştur?
Saldırı Öncesinde Zemin Hazırlayan Gelişmeler
İkinci Dünya Savaşı, dünyanın gördüğü en kanlı savaşlar arasındaydı. Yakın tarihte Japonya’ya atom bombasının atılacağı süreci de beraberinde getiren Pearl Harbor Saldırısı, öncesinde birçok farklı etkeni de beraberinde getiriyordu. Operasyonun amacı, Büyük Okyanus’ta yer alan Amerikan birliklerinin olası saldırılarını önlemek amacıyla bir baskın yapmaktı. Ancak daha sonraki süreçte ABD, Japonya’ya savaş açacak ve Hiroşima ve Nagazaki’ye atacağı iki atom bombasıyla yüzbinlerce sivilin ölümüne yol açacaktı.
Japonya’nın Yükseliş Sürecine Girmesi
Saldırı öncesinde Japonya, Meiji Restorasyonu’ndan sonra bir yükseliş dönemi içerisine girmişti. Avrupa ve Kuzey Amerika’nın güçlü yapısına erişebilmek için sistemleştirilmiş bir hızlı büyüme politikası kurmuşlardı. Bu hızlı büyüme politikasının yanında Çin ile mevcut bir savaş vardı. Bu noktada yapılacak en iyi şey topraklarını genişletmek olacaktı.
Japonya bunun için daha önceden birkaç savaşa girmiş, Birinci Dünya Savaşı öncesinde Çin ve Kore Yarımadası’na bağlı toprakların bir kısmını bünyesine katmıştı. Savaştan sonra Milletler Cemiyeti’nin kararıyla Alman İmparatorluğu’na bağlı olan Uzak Doğu ve Pasifik sularındaki sömürgeler de Japonya’nın kontrolüne geçti. Japonya böylelikle 1930’lara kadar önemli bir militarist güç geliştirme politikası üzerinde ilerlese de tarih 1937 yılını gösterdiğinde Çin-Japonya Savaşı patlak verdi.
ABD – Japonya İlişkileri
Milletler Cemiyeti’nde yer alan ABD, Hollanda, İngiltere gibi büyük devletler Japonya’nın Çin ile arasında yer alan çatışmayı doğru bulmadığı için bazı yaptırımlar uygulamak istedi. Ancak Japonya bir süre sonra tepki olarak Milletler Cemiyeti’nden çekilme kararı aldı. Gördüğü diplomatik baskı üzerine 1911 yılında imzalanan ABD-Japonya ticaret paktını iptal ettiren Japonya, daha sonra Nazi Almanyası ile ilişkilerini iyileştirmeye başladı.Böylelikle Birinci Dünya Savaşı’ndaki karşıt düşmanlık resmi olarak kaldırılmış oldu.
Bu süreçte daha sonradan Faşist İtalya ile de bir anlaşma yapılmasının üzerine “Mihver” devletler kuruldu. Japonya’nın bu ilişkileri geliştirmesinin üzerine Panama Kanalı’nda Japon gemilerinin geçişi kapatıldı ve Japonların petrole ulaşmasının önüne barikat kondu. Sonraki süreçte ise Japonya ve ABD ilişkileri tamamen koptu.
Savaşı Getiren Hazırlıklar
Japonya içinde bulunduğu bu ambargo sürecinde kendisini baskı altında istediyordu. Ayrıca şimdiye kadar iyi bir ilerleme katettikleri Çin savaşını da bırakmak istemiyordu. Bunun için askeri birliklerini geliştirmeye ihtiyacı olduğunun farkına vardı. İttifak kurduğu devletlerin de desteğini alarak Pearl Harbor Saldırısı’nın zeminini hazırlamaya başladı. Bu süreçte başta donanma olmak üzere birçok koldan askeri birliklerini geliştirmeye özen gösterdi. 1941 yılının başlarında ABD ile savaşılacağı tahmin ediliyordu. Ancak Japonya bu saldırıyı önleyici erken bir saldırı hazırlama planındaydı. Saldırı ile Pasifikte yer alan Amerikan güçlerini etkisiz hale getirmek amaçlanıyordu.
Japonya bu hazırlıkları yaparken öte yandan Birleşik Devletler de bazı hazırlıklar içerisindeydi. ABD’de Billy Mitchell 1924 yılında Pearl Harbor’a muhtemelen hava saldırısı planını da içeren bir belgeyi sunmuş ancak reddedilmişti. Saldırı için gerekli hazırlıklar yapılmamakla birlikte ABD yalnızca geleneksel uyarılar ile Japonya’ya karşı bir tavır sergilemekle meşguldü. Uçaksavar silahları boştu, cephaneler kilitliydi ve daha bunun gibi pek çok askeri önlem alınmamıştı. Komutanlar gelebilecek askeri tehlikelere karşı herhangi bir çalışma yapmamıştı.
Pearl Harbor: İkinci Dünya Savaşı’nın Kaderini Değiştiren Saldırı
İkinci Dünya Savaşı için tarihler 7 Aralık 1941 sabahını gösterdiğinde Japonya, ABD’nin Hawai’de bulunan Pearl Harbor üssüne saldırıya geçti. Koramiral Chuichi Nagumo, saldırıyı iki dalga olarak yapma kararı aldı. Bir cep denizaltı saldırısı ile başlayan baskın, hava saldırısı ile devam etti. Daha sonra savaş gemileri ile desteklenen bu saldırıda hem limanda bulunan üsler hem de limandan kaçmaya çalışan birlikler, ciddi bir bombardıman altında kaldı ve yaşamını yitirdi.
Askeri tarih açısından uçak gemisinin bir deniz savaşındaki öneminin ne kadar ciddi olduğunu gözler önüne seren Pearl Harbor Saldırısı için Birleşik Krallık’ın başbakanı Winston Churchill Pearl Harbor Saldırısı’nın ABD’yi sonunda savaşa çektiğini duyduktan sonra şunları yazdı:
“Yoğun duygular ve heyecanla dolduktan sonra yatağıma giderek kurtulmuş ve müteşekkürlerin uykusunu uyudum.”
ABD’nin İkinci Dünya Savaşı’na Dahil Olması
ABD, Pearl Harbor Baskını’ndan sonra resmen Japonya’ya savaş ilan etti. Bu da savaşın artık gerçek bir dünya savaşı olduğunu gösteriyordu. Amerikan kayıplarının sayısı saldırıdan sonra binleri geçmişti. Gemilerin batırılması ile ilgili karşı saldırılar yapılmaya başlanmıştı. Amerika 8 Aralık 1941’de Japonya’ya karşı savaş ilan ettiğinde bölünmüş bir halk artık birleşmişti. Savaş karşıtı olan birçok kişi, kendi askerlerinin de tehlike altında kalması üzerine savaş yanlısı olmuştu.
Son gelişmelerin ardından Faşist İtalya ve Nazi Almanyası da Birleşik Devletler’e karşı savaş ilan etti. Pearl Harbor Saldırısı, Gökkuşağı Beş’in yayınlanması ve Roosevelt’in saldırı sonrası açıklamaları ile Almanya savaşın kaçınılmaz olduğunun farkındaydı. Gelişmeler ve dünyanın güncel durumu Japonya’nın Pasifik çevresine odaklanmasını sağlamıştı. Ancak ABD savaşa dahil olduktan sonra farklı bir noktadan günümüzde dahi insanlık suçu olarak değerlendirilecek bir saldırı yapacaktı.
Hiroşima ve Nagazaki’ye Atom Bombasının Atılması
Savaşın gidişatı, ABD ile Pasifik Muharebelerinin başlamasına yol açtı. Ciddi kayıların ve çatışmaların sürdüğü tarafta ABD, savaşın büyük bir aşamasını kaydettiklerinin farkındaydı. Ancak kesin bir zafer ya da geri çekilme durumunun henüz söz konusu olmadığını da görüyordu. Bunun için ciddi ön hazırlıklar gerektiren bir silahı kullanmayı planlıyordu: Atom Bombası.
Atom bombası, daha önce herhangi bir savaşta kullanılmayan yeni bir teknolojiydi. Pasifik Muharebeleri devam ederken dünya savaş tarihine de kara bir leke olarak düşecek bu saldırı, savaşın son aşamasında gerçekleşecekti. Hiroşima ve Nagasaki’ye atom bombası saldırısı, İkinci Dünya Savaşı’nın son aşamasında, tarihler 6 Ağustos 1945 Pazartesi saat 08.15’i gösterdiğinde gerçekleşti. Atom bombası o güne kadar dünyanın tanık olmadığı bir güç ile görenlerin “sanki güneş gözlerimin önünde yere düşmüştü” diyeceği dereceden bir aydınlık ile geldi.
Hiroşima’ya yapılan saldırı sonrasında kentte yaşayan 350 bin kişiden 140 bini hayatını kaybetti. Ancak ABD bu saldırı ile yetinmedi. 9 Ağustos 1945’te Nagazaki’ye ikinci bir atom bombası daha atarak Japonya’nın savaştan çekilmesini sağlayacak hamleyi yapmış oldu. Pasifik’teki Tinian adasından havalanan bombardıman uçağı bombayı bıraktığında Nagazaki neredeyse tamamıyla yok olmuştu.
Teslim olmaması durumunda 17-18 Ağustos’ta üçüncü bir atom bombasının atılacağı bilgisi Japonya’ya iletildi. Yaşanan bu durum başta şartsız teslim olmayan Japonya’yı tüm Japon milletinin yok edilmemesi adına şartsız teslim olmaya itti. Bugün dahi en büyük savaş suçlarından biri olarak sayılan atom bombasının atılması ile Japonya resmen savaştan çekildi ve şartsız bir şekilde teslim oldu.
