Tarihte en çok tanınan kadınlardan biri olan Kleopatra (Cleopatra), hem güzelliği hem zekası hem de fırtınalı aşkları ile ünlüdür. Babasının ölümünden sonra Mısır’ın kontrolünü ele geçiren Kleopatra; Mısır’ın son firavunu olması, efsanevi bir güzelliğe sahip olması, Julius Caesar ve Mark Antony ile yaşadığı aşkları ile de bilinir. Gelin, M.Ö 69 yılında doğduğu ve M.Ö 30’da öldüğü tahmin edilen tarihin bu en ünlü güzelinin hayatı, aşkları, güzelliği ve ölümü hakkında daha fazlasını birlikte öğrenelim…

Kleopatra Kimdir?

Antik Mısır’ın en ünlü kızı ve son aktif firavunu, kelimenin tam anlamıyla filmlerde, resimlerde ve sanat dünyasında ölümsüzleşen bir kadın. Aynı zamanda, William Shakespeare’in en büyük trajedilerinden birini adadığı esrarengiz bir kahraman.

Onun hikayesi, tarih boyunca romantizm ve aşk, zenginlik ve ihanetle dolu olarak anlatılmıştır. Ancak altın ve ihtişamın altında; kardeş kavgalarının ve tarihin akışını değiştirecek güce olan açlığının daha karanlık bir hikayesi yatmaktadır.

MÖ 69 civarında doğan firavun, babası XII. Ptolemy’nin altı çocuğundan biriydi. Bu aile, M.Ö 305 yılından beri Mısır’ı yönetiyordu. Geleneksel olarak erkek çocuklar tahta geçse de, kraliçeler de genellikle Cleopatra, Arsinoë veya Berenice olarak adlandırılırdı.

Nasıl Tahta Geçti?

Kleopatra için kraliyet kızı olarak hayat lüks içinde geçiyordu. Mısır, o yıllarda dünyanın dört bir yanından bilginleri, sanatçıları ve filozofları kendine çeken, gelişen bir kültür merkeziydi. Aynı zamanda, şehrin üzerinde yükselen ve antik dünyanın yedi harikasından biri olan 137 metre yüksekliğindeki İskenderiye Deniz Feneri’ne de ev sahipliği yapıyordu.

Cleopatra, iktidara henüz 14 yaşındayken babası ile birlikte ortak hükümdar olarak geldi. Kraliyet soyunu olabildiğince saf tutmayı amaçlayan gerçek firavun geleneğine göre Kleopatra, küçük kardeşi ve eş hükümdarıyla evlendi.  Ancak, kısa süre sonra iktidarı onunla paylaşmaya niyeti olmadığı anlaşıldı. Birkaç ay içinde, eşinin ismi resmi belgelerden çıkarıldı ve Kleopatra’nın yüzü sikkelerde tek başına yer aldı.

Aşkları ve Evlilikleri

Cleopatra, hiç kuşkusuz Mısır’ın gelmiş geçmiş en ikonik kraliçelerinden biridir. Onun Julius Caesar ile ilişkisi ve Mark Antony ile evliliğinin dışında, yüksek rütbeli Romalı erkeklerle olan çeşitli ilişkileri de biliniyor.

İnanılmaz derecede zeki bir kadın olan Kleopatra’nın en az 7-8 farklı dil konuştuğu ve bu güçlü adamlarla olan bağlantıları konusunda stratejik olarak bilgili olduğu söylenmektedir. Kleopatra, kadınlara genellikle fazla yetki verilmediği bir dönemde tahta çıkmış ve bu ittifakları kendi yararına kullanmıştır.

Bu arada; küçük erkek kardeşlerinden biriyle yaptığı evlilik de dahil olmak üzere, muhtemelen hayatı boyunca üç kez evlenmiştir.

10 yaşındaki erkek kardeşi ile evliliği

İlk kocasının kardeşi Ptolemy XIII olduğuna inanılmaktadır. Tarih verilerine göre; babasının ölümünden sonra Mısır tahtı Kleopatra ’ya ve Ptolemy XIII’e geçti. O sırada, Kleopatra 18 yaşındaydı ve 10 yaşındaki erkek kardeşi ile evlendi. Ancak yine de, bu bilgi hala kanıtlanmış değildir.

Kısa bir süre sonra Ptolemaios kız kardeşi Kleopatra’yı tahttan indirmeye teşebbüs etti ve Kleopatra Mısır’dan Suriye’ye kaçmak zorunda kaldı.

Julius Caesar ile aşkı

Cleopatra, Julius Caesar ile romantik ve aynı zamanda politik bir ilişki içindeydi. Mısır’dan kovulduktan sonra; ordusunun gücüyle tahtını yeniden kazanmasına yardımcı olabilecek Roma İmparatorluğu’nun diktatörü Julius Caesar’dan yardım istedi.

İkili, kısa sürede sevgili oldu ve Sezar aslında onun tahtını kardeşinden geri almasına yardım etti. Artık, Sezar ve Kleopatra güçlü bir siyasi ittifak kurmuştu. Ve Sezar’ı kendisine yakın tutmak için, M.Ö 47 yılında Ptolemy Sezar’ı doğurdu.

Diğer kardeşi Ptolemy XIV ile evliliği

Sezar’la devam eden ilişkisine rağmen Cleopatra’nın diğer kardeşi Ptolemy XIV ile evlendiğini söylüyor. Ancak, evliliğine rağmen Sezar’la ilişkisi devam ediyor gibi görünüyordu. Ptolemy XIV ile birlikte Roma’ya en az bir resmi ziyarette bulundu ve burada Sezar’ın Tiber Nehri kıyısındaki özel villasında kaldı.

Mark Antony ile evliliği

“Sen de mi Brütüs” bıçaklama sahnesinden de hatırlayacağınız gibi; Sezar’ın MÖ 44’te Roma’da öldürülmesi Kleopatra’nın siyasi duruşunu ve uluslararası gücünü tehlikeye attı. Kardeşi ve kocası Ptolemy XIV, Sezar’dan kısa bir süre sonra öldü ve Kleopatra Mısır’ı tek başına yönetmeye başladı.

Mark Antony, Roma imparatorluğunun varsayılan varisiydi ve Sezar’ın ölümünün ardından Kleopatra’yı görmek istedi. Tarihi bilgilere göre Antony, Kleopatra’nın bağımlısı oldu ve üçüncü karısını Roma’da bırakarak Kleopatra ile birlikte Mısır’a gelerek onunla evlendi.

Çiftin, aralarında İskender ve Kleopatra adında ikizlerin de bulunduğu üç çocuğu vardı.

Güzelliği Neden İkonik Oldu?

Tarih araştırmacıları, onun çekiciliğinin görünüşü değil, konuşması ve zekası olduğunu iddia etmektedir. Cleopatra, politik ihtiyaçlara göre farklı şekillerde ortaya çıkarak, görünüşünün kontrolünü ele aldı.

Örneğin, tören etkinliklerinde tanrıça İsis gibi giyinmiş olarak görünürdü. O yıllarda, Mısırlı yöneticilerin kendilerini bir tanrı ile özdeşleştirmeleri yaygındı. Bu arada Mısır’da basılan paralarında, kendisine miras kalan yönetme hakkını vurgulamak için babasının güçlü çene hattıyla gösterilmeyi tercih etti.

 Ancak heykelleri, bize onun görünüşü hakkında pek bir ipucu vermiyor. Klasik tarzda 2-3 farklı kafa şekli ve Mısır tarzında çok sayıda tam boy heykeli olsa da, bunlardaki görünümünün oldukça farklı olduğu görülmektedir.

Kleopatra’nın Ölümü

 Mark Antony ve Cleopatra’nın birleşik gücü Aktium Savaşı’nda yok edildikten sonra, aşıklar İskenderiye’deki belirsiz bir geleceğe çekildiler. Sezar’ın Roma ordusu şehir kapılarına dayandığında, Antony kılıcının üzerine düşerek hayatına son verdi.

Her şeyi kaybeden Kleopatra, kendi şartlarına göre ölmeye kararlıydı. Hikayeye göre, Kleopatra intihar etmeden önce bir veda mektubu yazdı. Notu bir gardiyana emanet etti ve o da onu Sezar’a verdi.

Daha sonra, sepetten iki ölümcül yılan çıkardı ve birini göğsüne bastırdı. Isırıklar, onu ve iki hizmetçisini anında öldürdü. Peki, Mısır’ın ünlü Kraliçesi gerçekten böyle mi öldü?

Bazı tarihçiler, onun kalbinin atmasını engelleyen bir zehir içtiğini öne sürmektedir. Başka bir hikayede ise, aldığı zehrin cildine yayıldığı söylenmektedir. Peki, kraliçe ve sevgilisi birlikte hayata veda etmek için son bir anlaşma mı yapmışlardı?

Buradaki gerçek, Cleopatra’nın zehirden öldüğüydü. Aslında, yaşadığı kadar dramatik bir şekilde ölmüştü.

Kleopatra’nın Görünüşü

Kleopatra’nın yüzünün aslında nasıl göründüğü tartışma konusu olmaya devam ediyor. Mısır’ın baştan çıkarıcı bu kraliçesinin, kurnaz bir büyücü olduğu şeklinde efsaneler de dolaşıyor. Tarihçiler, Romalı düşmanlarının ima ettiği gibi, onun yalnızca fiziksel güzellik ve cinsel güç yoluyla hüküm sürdüğünden de bahsediyor.

Kleopatra’nın görünüşü ve güzelliği ile ilgili pek çok görüş ve temsili çizim mevcut olsa da, nasıl bu kadar etkili olduğu sorusunun cevabı, güzelliğini ve cazibesini kullanma becerisine bağlanmaya devam ediyor.

Cleopatra, genellikle güzelliğini güç için kullanan biri olarak nitelendirilir ve çeşitli sanatsal ve edebi eserlerde sıklıkla baştan çıkarıcı ve çekici bir figür olarak tasvir edilir. Aslında, tarih boyunca kadın yöneticiler, sıklıkla kontrolü sürdürmek için cinselliklerini kullanmakla suçlanmıştır.

Örneğin, Mary Stuart 1500’lerde iktidardan düştükten sonra hapishaneye götürülürken, hayal kırıklığına uğramış İskoçlardan oluşan bir kalabalık “Fahişeyi yakın!” diye bağırmıştır. Romalıların da benzer bir taktiği Cleopatra ile denediği söylenmektedir. 2000 yıl sonra bile bizi hala büyüleyen bu durum, birçok kişinin Cleopatra’nın gerçekte neye benzediğini merak etmesine neden oluyor.